Prof. Dr. Fethi Kerim Kazanç, Iğdır Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ve Özbekistan Mâturîdî Araştırma Merkezi, Buhari Araştırma Merkezi, Tirmizi Araştırma Merkezi işbirliğiyle 29 Eylül 2024-06 Ekim 2024 tarihleri arasında 27. Kelam Koordinasyon Toplantısı kapsamında Semerkant’ta düzenlenen “Uluslararası Mâturîdî Sempozyumu”na “Mâturîdî’nin Hüsün-Kubuh Kavramları Eksenli Ahlâk Kuramının Türk-İslâm Düşüncesindeki Yeri” başlıklı bir bildiri ile katılmıştır. Bildiri metninde, Türkistan kültür çevresinde yetişmiş ve Ehl-i Sünnet’in aklî düşüncesini temsil eden Ebû Mansûr el-Mâturîdî’nin (öl. 333/944), fakîh, mütekellim ve müfessir kimliğiyle ön plana çıkmasının yanı sıra, iyilik (hüsün)-kötülük (kubuh) kavramları ekseninde kendisine özgü ve orijinal bir ahlâk kuramı geliştirme onuruna layık olan büyük bir Türk düşünür olduğu hususunun altı önemle çizilmiştir. Mâturîdî’nin ahlâk teorisinin, Mu‘tezile ve Eş‘arîlik ahlâk teorilerinin bir araya getirilmiş bir hâli olmadığı, her konuda kendi içinde bütünlük ve tutarlılık arz eden ve hikmete ağırlık veren bir ahlâk anlayışını temsil ettiği gerçeği üzerinde durulmuştur. İslâm kelâm ekolleri arasında iyilik ve kötülük değerlerinin neliği, kaynağı ve bilişselliğine ilişkin yürütülen tartışmalar bağlamında asla rolü ve katkısını anmadan geçemeyeceğimiz Mâturîdiyye mezhebinin kurucu imamı ve manevî rehberi olarak büyük bir mevki ve şöhrete sahip olan İmam Mâturîdî’nin de, Mutezile gibi “İlâhî nesnelcilik”, “ahlâkî nesnelcilik” ya da “ahlâkî gerçekçilik” kuramı diye nitelendirilebilen teolojik bir etik anlayış geliştirmiş, ancak bu kuramın varlık, akıl, hikmet, insanın ahlâkî otonomluğu gibi kimi yönlerden Mu‘tezile’nin ortaya attığı ahlâkî gerçekçilik anlayışından farklılık göstermiş olduğuna vurgu yapılmıştır. Ahlakî düşünce sisteminde akla önemli bir yer veren, ama ona bir şeyi vacip ve haram kılma yetkisi vermeme konusunda Mu‘tezile’den ayrılarak, iyilik ve kötülüğün belirlenmesinde aklın dengeli bir şekilde kullanımını savunan büyük Türk düşünürü Mâturîdî’nin, görüşleri ve yorumlarıyla IV./X. asırda hem köklü bir kelâm ekolünün oluşmasına zemin hazırlamış, hem de hüsün ve kubuh kavramlarının ahlâk teorilerine temel oluşturmasına önayak olmak suretiyle Türk-İslâm ahlâk düşüncesinin oluşum ve gelişim sürecinin derinlik kazanmasında önemli bir paya sahip olduğu dile getirilmiştir. Bu arada dünya fikir tarihinde X. yüzyılın ilk yarısında ahirete irtihal etmiş bir kelamcı olarak Mâturîdî’nin, hem yaşadığı dönemde hem de daha sonraki zaman diliminde doğruluk, yalan, adalet, zulüm, hikmet ve sefeh gibi objektif değerleri esas alan teolojik ahlak tartışmalarına yön verip açılım getirdiği ve böylece değerlerin mahiyeti ve tespiti çabalarına katkı sağlamış bulunduğuna dikkat çekilmiştir.